18 Aralık 2013 Çarşamba

i can't take my mind off of you..




my mind... my mind..
...till i find somebody new..

5 Kasım 2013 Salı

Çok yorgun hissediyorum. Her konuda aptal yerine konmayı sindiremiyorum.
Bu güne kadar yalan söylememeye çalıştım. Söylediğimde ya elime, yüzüme bulaştırdım ya da gidip 'yalan söyledim' dedim. İçime hiç sinmedi,özür diledim.
Biri hakkında kötü düşünmeden önce kendimi eleştirdim, sonra ona göre tepkiler verdim ya da vermeye çalıştım. Çileden çıkmadıkça kimseyi ne kırdım, ne de kin tutup intikam aldım..
İnce düşünmem gereken hemen herkonuda fazlasıyla düşündüm. Düşünemediğimde yine kırdıysam özür diledim, gönül aldım. Hiçbirşeyi kimseye ya da hiçbirşeye karşı bahane yapmadım, kullanmadım.
Seviyorsam gerçekten sonuna kadar çok sevdim. Hiç bi konuda onur gurur yapmadım, sarıldım sonuna kadar. Sevmiyorsam uzak durdum. Üzüldüğümde gerçekten üzüldüm, üzülmüyorsam - mış gibi yapmadım.Duygularımı hiç ötelemedim. O an yaşadım ne hissediyorsam..
Adaletli davranmaya çalıştım, hakverdim, yanıldığımda kabul ettim, başımı eğdim.
G*tüm başım hiç oynamadı. Zikrim fikrimle hep bir oldu.
Bunların hiçbiri benim en azından kötü biri olmayışıma yetmedi.
Ya fesat oldum ya kötü kalpli.
İnsanların ne söylediğini önemserim ben evet. Çünkü kıymet veririm. Herşeyden önce kendime kıymet veririm de o yüzden.
Ben kaldırmaıyorum bu kadar yalanın ortasında kalmayı. Sindiremiyorum yalancı olmayı. Değilim çünkü.
Haksızlığa gelemez kimse. Ben de gelemiyorum.  Hele de gerçekten defalarca günahım alınmasına rağmen hala suçlanıyorsam.
Kimseyi kandırmadım. Hayatımın hiçbir döneminde.
Açık kalpli olmaya çalıştım.
İnandıklarım uğruna çok koştum, direttim.

Çok haksızlık yaptı herkes. Çok fazla. O kadar fazla horgörüldüm ki yeni tanıdığım insanlar o kadar çok kişinin hrgörüşü yüzünden yargılar hale geldi. Koyun gibi 'hangi taraf fazlaysa odur doğru' hesabı..

Çok sevdiklerim var. Ama çok sevmiyorlar. Hatta sevmiyorlar. Olsun , sevsinler diye sevmedim ben, önemi yok.
Ama kırmayın da. Haketmiyorum çünkü. Unutulmayacak şeyler bırakmayın aklımda. İnsan yine bastırır bu yaşadıklarını da, birikir unutulmayan herşey. Biriktirmeyin. Çok doluyum.
Çok zor değil biraz ince düşünmek. Birazcık.

Yeterince kırdınız, üzdünüz, ağlattınız.
Daha ne derdiniz? Sesimi çıkarıyorsam bi durun düşünün kırmadan önce.

Yeterince yalnız kaldım. Yalnız bıraktınız. Umrunuzda değil tamam, göstermek..
Ayıp değil mi daha fazlası?
Söz vermeyin, tutmayacaksınız.

Üzüldüğünüzde en kötü ihtimalle aileniz yanınızda ya.
Benim her bi parçam ayrı bi yerde. Hiç aile olamadık.
Ben sıkışınca yine yalnızım, yapmayın. Unutulmayacak şeyler bırakmayın aklımda.
Sizi sevdiğimle kalayım. Beni tanıyorsanız, güven verin. Hayal kırıklığına ihtiyacım yok.


Duygu sömürüsü diyen bile var. :)
3 sene öncemi bilen var mı? O zamandan beni tanıyan..
Gerçekten nelerin değiştiğini, ne kadar fazla değiştiğimi görmüyor musunuz?

Bazı sezgilerim çok kuvvetli. Aklıma ne geldiyse, başıma geldi.
Yine hissediyorum ne olacağını. Bu biter de, ya sonrası? Yine başa sarmak çok korkutucu.
Aslında bu defa başa sarılmayacağını bilmek.
Kendimi bu kadar çiğnemek acıtıyor. Bi başkasının da çiğnemesi anlatılamaz.

Başka ne desem bilemiyorum.
Ağlamak bile rahatlatamıyor.Ellerini hep yanağımda bulacağım biri bie yok. Hep karşımda herkes.
Çekip gidesim var.

31 Ekim 2013 Perşembe

"Yazmak istiyorum.. 
Elimi biri, ağzımı başka biri, aklımı başka biri tutuyor. Yazamıyorum."

31 Ağustos 2013 Cumartesi

3 Ağustos 2013 Cumartesi

http://www.youtube.com/watch?v=B1m-F9IXAAw

Kendime değer vermem gerektiğini hatırladım. Bilmem gereken birşeyi hatırlamak çok acı.
Yıprandığımı görmek hergün yeniden, yaşlanmak ve bunu hergün yeniden hissetmek.
Anlaşılmak için savaşmak, herşey için çok fazla savaşmak..
Eskiden anlamadığım şeyleri şimdi tam anlamıyla farketmek..

Eski fotoğrafları gördükçe üzülmek. Çok üzülmek hem de.

Çok üzüldüm. Hala üzülüyorum. Geçmiyor. Geçiyor'muş' gibi yapmak tek başına çok zor.

Artık savaşmaktan vazgeçiyorum. İnsan mutlu ve ya huzurlu olabilmek için bu kadar savaşmamalı.
Son kez değirmenlere saldırdım.



Don Kişot.

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Bu sondu.

10 Haziran 2013 Pazartesi

#Dirensaygı

Hayat bazen nakarat gibi olabilir.
Bazen nezle sonrası burun kenarındaki kabuklar gibidir bazı şeyler. Nedeni sürekli silmektir. Ama herkes 'nezle' der geçer.
Bazen çok daha kolaydır.
Sakız çiğnemek gibi.
Dişine yapışması bile hoşuna gidiyordur, seversin.
Ya da daha karmaşıktır, sevdiğin iki programın aynı anda yayınlanması gibi.

Hayat bugün çok netti.
Yazıldığı gibi okunması gerekiyordu, çok yanlış oldu.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Küçük enişte ve cep yengelerine mor ineklerden selam getirdik.

Anladım ki; 'geçmiş' geçtiğini hazmedemeyince tüm geçmiş olanları biraraya toplayıp geçmemeye çalışıyor.
'Kaybedenler Kulübü' denen şey tam olarak da onlardan oluşuyor.
Aktivia bulamıyorsanız, kayısı yiyin canım. Sindirimi hızlandırır, cırcır yapar. Kurtlarınızdan da kurtulursunuz, pisliğinizden de.

7 Mayıs 2013 Salı

4 Mayıs 2013 Cumartesi

sahte.

O kadar sahte mi gerçekten herşey?  Herşeye ve herkese karşı sahte miyiz hep?
Bu sorunun cevabını bulmak benim için çok kolay.
Senin için de öyle mi?

Ben artık uyuyorum, çünkü ne düşünmek istiyorum, ne de kaşınmak.

İyi eğlenceler yada uykular herneyse.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Yaz geldi ya hani.

Bugün aldığım yeni cicilerimi paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Yaşasın cumartesi pazarı. ğğ (En ironik ironiyi ben yaptım :p ) he ya.

Yeniden bu kadar okunmak, takip edilmek güzelmiş. Yeni hedefim tüm yaşadığım olayları küçük öyküler şeklinde anlatacağım bi kitap yazmak. En kötü olayı anlatırken bile herşey çok komik olacak. Gerçekten çok hevesliyim. Şu beste kayıt olayları biter bitmez hemen başlıyorum.

Bi de bi cumartesi ilk defa sadece baymak istiyorum sanırım.
Gelişmeler güzel, hayat güzel. Herşey bize güzel.
Sen nassın, iyimin?

Canım saçlarım.





21 Nisan 2013 Pazar

19 Nisan 2013 Cuma

Bizimle değilsiniz.

Bu blog tam olarak 3 kişiye. Evet, size.

Bişey diyim mi?
Çok gurursuzsunuz. Onursuz ve eziksiniz. Herbiriniz farklı çıkarlar uğruna kendi kişiliğinizden ödünler veriyorsunuz. Hem de 'arkadaş'larınızı satarak.
Biriniz;
kolay yoldan başka hiçbir şekilde hem içip hem para kazanamayacağını bildiği için "siz benim en kötü dönemimde hayatıma girdiniz kanka. Asla ödeyemem borcunuzu" şeklinde konuşarak sinsice ikili, belki üçlü, belki onbeşli oynadı. Nerde iki kap yemek, nerde onu ogün mutlu edecek şey varsa en güzel, en iyi o oldu. Dost oldu, post oldu.
Ben biliyordum da, olan size 'arkadaşım' diyenlere oldu. Neyse, s*ktirettik, defoldunuz.
Biriniz;
hayatıma girdiği andan itibaren en yakınımda gibi göründü, aynı işi yaptık, bu iş yüzünden rüyasında göremeyeceği yerleri gördü, beraber para kazandık hem de haketmediği, bunu bildiği ama küstahça asla kabul etmediği halde, aynı evde kaldık. En uzağımdaki insanlardanmış, bi kısımda yol ayrılınca en hayret şekilde çirkinleşti. Hayatımın en büyük kazığını yedim. Utanmadı hiç, ortak arkadaşlarımıza ağlarken bile. :)
Hiç üzülmüyorum. İyi ki varsın, iyi ki yoksun. Şuan hayatımda gerçeğe dönüştürdüğüm hiçbir hayalin 'h'sini bile haketmiyorsun ve bunu bildiğin için bu ezik halin. Ondan hala ağlıyorsun. Ondan son çaban çirkinlik için.
Bi zamanlar ev arkadaşlarına övünerek anlattığın 'fakbadin' şimdiki sevgilin ve ev arkadaşınla mutlu ol, hayatına bak. Bloğuma değil.
He ya; 'grup bizim yüzümüzden dağıldı' hakkaten. :)

Ve gelelim 'dağdan indim şehire' kısmına..

Anadolunun bağrından kopup gelmişsin. Büyük şehir görünce sapıtmak doğal, herkes için.
Bi zamanlar ev arkadaşımdın, arkadaşımdın, dostum zannediyordum.
O zamanlar duyduğum her dedikoduya kulağımı kapattım, seni savundum. Çoğuna şahit oldun, arkandaydım her durumda koşulda. Paran kalmadı cebine para koydum. Saçma sapan müzisyenlere yazışını engellemeye uğraştım. Hayatını yoluna koyman için ailene karşı söylediğin tüm yalanlara ortak ettin beni, ortak oldum, seve seve.. Sana karşı çok şeffaf olmaya çalıştım, çok olamadım, o da benim bu güne kadar çok kazık yemiş olmamla alakalıydı. İyi ki olmamışım. Benim tüm kötü anlarımda dibimdeydin, ama işine geldiğinden. Bu hep söylendi bana, sevgilin tarafından bile. Ama benim için benim gördüğümden ötesi yoktu hiç. Şimdiyse görüyorum ki, senin hakkında söylenen herşey ne kadar çirkinse o kadar doğru. Bornovanın yarısı biliyor ismini, cismini.  Yahu ben  üç senedir sahnedeyim , o kadar dedikodum dönmüyor.
Tüm bunların üzerine hala ne hadle benimle muhattap olabiliyorsun anlayamadığım gibi, komik de geliyor, moral oluyorsun çoğu zaman.
Paranız biterse bu defa anneme değil bana ulaşın canım. Daha onurlu gözükürsünüz belki.

Hepinizi öpüyorum. Bayram geliyor, harçlıklarınız hazır.

11 Nisan 2013 Perşembe

Bir 'kuğl'unu çok sevdim.

Şöyle ki;
  • Bikaçtır rastlıyorum, kendisini kapak fotoğrafı yapan var. Çok gülüyorum. Ne bileyim uğraşıyo o fotoğrafın boyutuyla falan. Hayır bi arkadaşıyla, sevgilisiyle falan olur çok sever fotoğrafı anlarım da, hem yalnız olup hem poz vermiş olup hem o fotoğrafı neden kapak yaparsın ki? " Çok güzelim, hep güzelim" ğğ
Hadi bunu anladım. (Hoş, zorlasam da gülmekten öteye gidemiyorum. Tamam itiraf ediyorum, çok da zorlamıyorum.) Ama şunu biri gerçekten açıklamalı :
  • Profil fotoğraflarımızı tek tek özelleştirebiliyorsunuz güzel, hepsini 'sadece arkadaşlar' yaptığınızda da acayip 'kuğl' oluyorsunuz falan..
    Aynı fotoğrafı kapak fotoğrafı yapmak neden? O olduğunuzu sandığınız 'kuğl'luk nerde? Burda şair kime sesleniyor? "Hep güzelim, çok güzelim ve o kadar."
  • Bi de fotoğrafını çok anlamsız şekilde şoplayan var. Sanat yaptığını düşünüyordur muhtemelen.
    Böyle kontrastı fulleyip gölgeleri belirginleştiren, hatta yüzünü gölgelerle kurt cobain'e benzeteni var.
    Belirli bi renge de boyayınca, 'popart'ımsı.. Mükemmel olduğunu düşünüp kapak fotoğrafı falan yapan var ya!  ğğ

    Yüzünüz bile belli olmuyor, sizi sadece siz olduğunuzu bilenler tanıyo o  da içgüdüsel. Hayır bişey değil , erkekler böyle şeylerle uğraşmıyorlar ergenliklerinden sonra. O da bişey değil, bazı erkekler topluluk olup bunu bahane edinip malzeme yapıyor, sizin yüzünüzden hepimiz 'gerizekalı' olup, sosyal medyada fenomen oluveriyoruz.
    Hiç fotoğraf koymayan daha 'kuğl' gelir oldu gözüme.

    Tövbeestağfurullahbideböylebitişikyazıncaşeyoluyoruz.

4 Nisan 2013 Perşembe

Ellerim bile yaşlı.

Eskiden böyle durumlarda ister ve beklerdim.

Şimdi hiçbirşeyi ne istiyor, ne de bekliyorum.
Umrumda değil. Her ne olacaksa. Çünkü; "hayırlısı" diye birşey yok.
Ne ben en kötüyüm, ne kimse en iyi.

3 Nisan 2013 Çarşamba

1 Nisan 2013 Pazartesi

Serbest.

Kavgalar dürtüseldir. Planlanmaz. Fakat; içgüdüsel olarak çözüm için edilir...
Bazen bazı konularda insanlar oldukları konumu masumane gösterince daha iyi bir insan olmak için bi skill daha açtıklarını düşünüyorlar. Ya da level atladıklarını falan. Üzgünüm ki, bu ne bir oyun, ne de yapay kanatlarınızı takınca uça-kaçabiliyorsunuz.
İster 2000km ötede olun ister karşı komşum, ben istersem var, istersem yokmuşsunuz gibi davranabiliyorum.
Kasmayın yani.

Şimdi misal bizim yeni hayat ve işlerimiz var. Bunlar önemli işler tabii, şimdiye kadar bildiğiniz şeylerden bi tık farklı. Bunlarla alakalı sıkıntıları da var bazılarınızın.. Duyuyor, biliyoruz.
Bunlarla alakalı kısımda şimdi sorun çıksa misal, koşup gelip 'yardım eli'nizi uzatacağınızdan şüphem yok. Ama kolunuz o kadar uzun mu artık? İşte bu sabahlara kadar tartışılır. İşiniz de yok,buluşup buluşup tartışın.
Kavga diyodum ya;
Kavga eden iseniz; kendinize hem sözel hem davranışsal olarak bir sınır çiziniz. Yoldan geçen kişi iseniz, s*ktirolup gidiniz.

18 Mart 2013 Pazartesi

Bizim bir evimiz var.

Artık tamam. Düzene de girdik. Spora başladık falan.
Hala işsizlik var ülkede. O kadar ki; benle uğraşıyor bir çoğu. İnatla huzursuzluk çıkarmak isteyen bi kaç dingil var uzağımda, yakında evli evine, köylü köyüne dönecek haberleri yok.
(NOT: Çok *rospu çocuğunuz ama ben terbiyeli,cici bir insanım. Unutturmayın 8/ )
Ne çok kıyafetim, ne az ayakkabım varmış aslında.
Aynı şeylerden sıkıldım, yenilik canmış.

 Yakında yeniden yazmaya başlayacağım, malzemeler ve küfürlerim birikti. Vuhu.

15 Mart 2013 Cuma

Şimdi

Günaydınlar canımlar.

İlk olarak it-köpekle uğraşmıyorum artık son raddeye kadar, ama bilginiz olsun herşeyden haberim var, uyarayım.

Evimize çıktık sonunda. Yerleşmek biraz zaman alıyor hoş. Ama yine de kendi evim olduğu için çok huzurlu. Üstelik oldukça büyük, salonu hipodrom yapmayı düşünüyoruz.
Odamız bembeyaz ve kocaman. Otel odaları kadar tatlı. Duvardan duvara dolabımız var.
Aksesuarlarıma daha çok özen gösteriyorum sonra.. Saçıma başıma.
Bi dolu cici aldım sürekli istediğim ve gerçekten kullanabileceğim şeyler alıyorum artık.Para da biriktirebiliyorum böylece. Hem de kendimi kasmadan, rahatça.

Herşey yolunda, yakında İstanbullar.
Öpüyorum.

Ha bi de;


http://www.youtube.com/watch?v=w7Z2JaS7P6Y

21 Ocak 2013 Pazartesi

1200 lira ne çok.

Evde kalınca içim çok buruk bu ara. Evlere sığamıyorum. Dışarı çıkmakta gelmiyor içimden hoş, ama bi şekilde bişeyler zarar veriyor bana. Çok yıpranmışım. Yaptığım iş aslında hiç de o kadar kolay değilmiş.
Aslında 2 senedir o kadar da çabalayamıyormuşum. Hep ayağımda bağlı taşlar varmış. Onlardan bir bir kurtulunca hem eksik hem fazla hissediyor insan, anladım.
Şimdilerde çok yorgunum ama bişeyler koyuluyor ortaya. En azından çabalıyorum bu defa tam hakkıyla. Ama gerçekten yorgunum. Değişiyorum. Haklarımı da kendimi de herşeyin en önünde tutmaya başladığımdan beri iyiyim çoğunlukla. Kötü olduğum zamanların 'ben'imle alakalı olan kısımlarıyla da ilgileniyorum..
Hayatı hem kolaylaştırıyorum hem de zorlaştırıyorum.
Kendime notlar düşüyorum, umursamıyorum, önceliklerimle ilgileniyorum.
Ama yetmiyor, içimdeki huzursuzluk gitmiyor. İçim bulanıyor. Bi kaç gündür vücudum sinyal veriyor.
Ağır geliyor.
Hafifletiyorum, yoruluyorum.

Evdeyim, evde olmak istemiyorum, canımsa çok sıkkın.