30 Haziran 2016 Perşembe

"Kalbimi güzelce kırmana, derin bir iz bırakman için büyük bir hevesle izin veriyorum.."

— Evet, ben dedim. İyi b*k yedim.

Gideni var.

Huzuru bulmaya çalışan "kafası karışık" insanlara huzur vermeyin. Eğer böylesine kaçacaksanız..
Bombalar patlıyor, yarın biz de eksilebiliriz. Yapmayın.

Günaymış benenah.

Yaklaşık mart ayından bu yana hayatımı kökten değiştirmeye gittiğim bu dönemde, tanıştığım herkesi neden bu kadar çok sevdim diye kendimi sorguluyorum şuan. Saat sabahın 9'u ve ben sadece 4 saat kadar uyudum sanırım. Kafam çok yorgun, dinlendirmek için hergün içiyorum ve bu durum ne kadar daha böyle sürer merak içindeyim. Saldım da ama bi yandan.

Hayatımı düzenlemeye çalışırken fazlaca yormuşum kendimi bi kaç aydır. Yeni farkediyorum. Yaklaşık 1 aydır b*k gibiyim afedersiniz, ama elimden gelen bi b*k yok. İnsanlara hemen alışmam, bi anda çokça sevmem, bunlar kötü şeyler mi yoksa olması gereken mi bilememekle birlikte, hem getirisi hem götürüsü oluyor. Ama şu var ki; hayatımda son 3-4 aydır olan olaylar beni inanılmaz kırdı. Hatta biten ilişkimle alakalı yaşadığım herşey bunun yanında küçücük kaldı. İnsanlar kırdı. Ve buna ben tüm içtenliğimle kendim, bile bile izin verdim. Yine.. Asıl koyan şeyse; o insanları çok sevdim.
Hayatıma bi anda girip bi anda çıkıverdiler. Nasıl ve neden oldu hiçbir fikrim yok. Bence onlara sorsan da yoktur bu derecesinin nedeni. Ortada bi neden yok çünkü.Varsa da, benim haberim yok olmalı.

Cicim ayını bile adamakıllı geçiremediğimiz halde çok huzurluyken,  neden böyle bi anda gidiverdiniz?
Nasıl?
Sevdiklerim hep gidecekler benim galiba. N'apalım.

Hergün konuştuğunuz ilk insanın, şuan aranacak son kişi olması durumu en can sıkıcısı. Herşey o kadar güzeldi ki. O kadar özledim ki.

Anlayamıyorum.Çok üzgünüm. Ve geçmiyor.

6 Haziran 2016 Pazartesi

tamam da;

Bi insan sadece gördüğü birine aşık olabilir mi?
Ben inanmıyorum.

Gördüğüne aşık olmak. Allahallah yani. Hay allah.?

Olur mu lan öyle şey?!
Çalakçalakkonuşmayın bi gidin yüzünüzü gözünüzü yıkayın, açılın. 
Olmadı bi kahve herşeyi çözer. Vallahi bak. Çok da şeapmayın yani.

Bi değişik haller içindeyim.

Kafam o kadar karışıyor ki bu ara; biriyle konuşurken cümleleri birkaç defa tekrarlatmak durumunda kalıyorum. Kafa sürekli düşünüyor bişeyleri, ben değil. Ama durduramıyorum da.

Mutluyum, huzurluyum, sinirli ve ya olumsuz herhangi bir duyguya sahip değilim. Herşey tamam.
Yine de bi yerlerde bişeyler mi eksik, yoksa ben mi çok ayrıntıcıyım da geneli kaçırıyorum bilemiyorum.

 Bestelerime yöneldim, kendimi, iç sesimi ve kalbimi dinliyorum. Güzel şeyler olacak, biliyorum. Ama artık olan kısma gelmek için delirme modundayım da bi yandan. Aslında Sezen Aksu kadar delirsem yeter. İşime gelir. Ya da Yıldız Tilbe de olur mesela. Coğoşolur hatta. İnceden delirdiğimi söylemiş miydim? Hımm, evet.

Bi de kilo alma evresi ne sıkıcı be. Baydım, bıkDım yeminle.

Denize de giremedik daha. Hep ondan aslında. Bi tekne turu güzel olabilirdi mesela, ama kalabalık olmayanından. Hatta 5-6 kişi bi tekneyi gece kiralasak mesela. Falaaaan.

O değil de, hayat çoğacayip be. Hiç yok, sonra herşey var falan. Kafalar karışık. Hooop lolipop.

Hadi sen bi çay koy canımın içi, ben de sarma tütünden bi sigara sarayım, içer miyiz?

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Buralar kalpler dolu ama siz hiç bilmiyosunuz. 

12 Mayıs 2016 Perşembe

Tarihisonraatıcam.

"Kalbimi güzelce kırmana, derin bir iz bırakman için büyük bir hevesle izin veriyorum.."




-Ve hal böyleyken;
Geleceksin, göreceksin, seveceksin.


4 Mayıs 2016 Çarşamba

29 Nisan 2016 Cuma

29416


"Tarih tekerrür etmedi, sen ettin. Ve -özellikle- bugün; bu cümledeki 'özne' görevini, senin sayfanı kendi gününde kapatmak için tükettim." 
-Merve Öztürk. 
( 'Kafası şimdi gerdi yalnız' syf.29  )



Yıllar önceydi, bi 'kız çocuğu'ydum. Beni annemden, babamdan ve ağabeyimden ziyade, ilk dostluklarım, ilk sınıfta kalma tehlikem, ön dişimi evin içinde bisiklet sürmeye çabalarken kırışım, ilk şarkı söylediğimde duyduğum haz ve ardından gelen alkış, ilk paramı alamayışım, ilkokuldan lise son sınıfa kadar yaşadığım fiziksel çirkinlik, ilk çıkma teklifi ve egoyu anlayışım, sonrasında da hayatıma giren adamlar ve -onların hayatına giren- kadınlar büyüttü.

Bütün bunlara çok kızgındım.Çok kırgındım.
Henüz affedebilmenin o yüce huzurunun farkında değildim. Öfkemi öfke duyduğum şeyden çıkarmaktı bana hep doğru gelen. Ama bi yerlerde hep bi yanlış olduğunu biliyordum. Aslında eksiklik..

Kızgınlığım çocukluğumdanmış meğer, geçti. Geçer tabii; herkes gibi değil miyim? :)
Çözdüm bunu sonunda. Kimseden bi farkım yok ki benim. Kimseden hiçbir farkı yok kimsenin.

Çünkü; herkes seviyor, herkes kızıyor, herkes küsüyor, herkes düşüyor, herkes kanıyor, herkes ölüyor, herkes öğreniyor ve sonunda -eli mahkum insanoğlunun- herkes BÜYÜYOR..

Bazısı büyümeyi reddedip yolun yarısında hayatını kendinin bitirebileceğine inanıyor mesela, gördüm bunu, anladım. ANLADIM.



Bazısı büyümeyi hem reddedip, hem hayatla inatlaşıp, hem anlamamazlıktan gelip, hem mutlu olmak derdine düşmüş.. O da çocukluk tramvası mesela. Kötü ebeveyn tramvası, ve ben bunu da anlayabildiğimi DÜŞÜNÜYORUM. Çok üzücü. Bunu anladığınızda birinin adına kendimiz gibi üzülebiliyormuşuz biliyor muydunuz? Çünkü zor. Ve çözümü yok.




-Tecrübeler boyumuzu aşmamış yaş 25 i geçmemişse; o zaman başka olabilir tabii..



Bazısıysa; büyürken algılarını kendi zevklerine göre yönlendirirken aynı zamanda da tüm algılarını açık ve rahat bırakır ki; bence aydınlanmaların en güzeliydi. Yaşadığım ve "pişmanım" dediğim her bir berbat dönem, olay, kişi, yaş bana hayata neden tutunmam gerektiğini öğretti. Sorgulamayı, algılarımı daha da açmayı, karar verirken daha doğru analiz yapabilme becerisini kazandıran şeylerin hiçbiri, mutlu ve huzurlu bi dönem sonrasında bilincime yerleşmedi. Hep en kötü sandıklarımdan sonra bi kapı daha açıldı, o kapıdan girdim bi kapı daha açıldı, daha farklıydı mesela.. Her biri farklı, her biri öznel yetenekler ve karakter özellikleri edinmemi sağladı. Bazen bocaladım, bazen sadece idare -edebildiğimce- edebildim, bazen kotardım. Ama her biri çok değerli olaylardı. Şimdi anlayabiliyorum. Ya da anlamaya yeni başladım diyeyim. -ki bence bir sonu da yok-

Güzel zamanlar değillerdi hiçbiri, -bana göre- berbatlardı hatta. Ama sonucu yarı yarıya. Beceremediğin ve hayatında yanlış yapıp bunu göremediğin bütün yeteneklerini düzeltmene sebep olan şeyler oluyorlar o "berbat şeyler"..
Her "pişmanım"; bir "iyi ki" oluveriyor yani..



-Biri giderken öyle biri geliveriyor ki mesela..


AMA ;


Tüm bunların genel olarak tek bir büyük götürüsü oluyor; "mükemmel"leştikçe,  mekanikleşiyorsun..
-Ki bence bu bile dönüştürülebilir bir dönem...




Ne hırslıyım artık herhangi bir şeye ya da kimseye, ne öfkeli.
Yaşıyorsak -ölene dek- öğrenicez...
Hayat böyleymişse demek ki.
 
:)

https://www.youtube.com/watch?v=qClNBm-cVZY