29 Nisan 2016 Cuma

29416


"Tarih tekerrür etmedi, sen ettin. Ve -özellikle- bugün; bu cümledeki 'özne' görevini, senin sayfanı kendi gününde kapatmak için tükettim." 
-Merve Öztürk. 
( 'Kafası şimdi gerdi yalnız' syf.29  )



Yıllar önceydi, bi 'kız çocuğu'ydum. Beni annemden, babamdan ve ağabeyimden ziyade, ilk dostluklarım, ilk sınıfta kalma tehlikem, ön dişimi evin içinde bisiklet sürmeye çabalarken kırışım, ilk şarkı söylediğimde duyduğum haz ve ardından gelen alkış, ilk paramı alamayışım, ilkokuldan lise son sınıfa kadar yaşadığım fiziksel çirkinlik, ilk çıkma teklifi ve egoyu anlayışım, sonrasında da hayatıma giren adamlar ve -onların hayatına giren- kadınlar büyüttü.

Bütün bunlara çok kızgındım.Çok kırgındım.
Henüz affedebilmenin o yüce huzurunun farkında değildim. Öfkemi öfke duyduğum şeyden çıkarmaktı bana hep doğru gelen. Ama bi yerlerde hep bi yanlış olduğunu biliyordum. Aslında eksiklik..

Kızgınlığım çocukluğumdanmış meğer, geçti. Geçer tabii; herkes gibi değil miyim? :)
Çözdüm bunu sonunda. Kimseden bi farkım yok ki benim. Kimseden hiçbir farkı yok kimsenin.

Çünkü; herkes seviyor, herkes kızıyor, herkes küsüyor, herkes düşüyor, herkes kanıyor, herkes ölüyor, herkes öğreniyor ve sonunda -eli mahkum insanoğlunun- herkes BÜYÜYOR..

Bazısı büyümeyi reddedip yolun yarısında hayatını kendinin bitirebileceğine inanıyor mesela, gördüm bunu, anladım. ANLADIM.



Bazısı büyümeyi hem reddedip, hem hayatla inatlaşıp, hem anlamamazlıktan gelip, hem mutlu olmak derdine düşmüş.. O da çocukluk tramvası mesela. Kötü ebeveyn tramvası, ve ben bunu da anlayabildiğimi DÜŞÜNÜYORUM. Çok üzücü. Bunu anladığınızda birinin adına kendimiz gibi üzülebiliyormuşuz biliyor muydunuz? Çünkü zor. Ve çözümü yok.




-Tecrübeler boyumuzu aşmamış yaş 25 i geçmemişse; o zaman başka olabilir tabii..



Bazısıysa; büyürken algılarını kendi zevklerine göre yönlendirirken aynı zamanda da tüm algılarını açık ve rahat bırakır ki; bence aydınlanmaların en güzeliydi. Yaşadığım ve "pişmanım" dediğim her bir berbat dönem, olay, kişi, yaş bana hayata neden tutunmam gerektiğini öğretti. Sorgulamayı, algılarımı daha da açmayı, karar verirken daha doğru analiz yapabilme becerisini kazandıran şeylerin hiçbiri, mutlu ve huzurlu bi dönem sonrasında bilincime yerleşmedi. Hep en kötü sandıklarımdan sonra bi kapı daha açıldı, o kapıdan girdim bi kapı daha açıldı, daha farklıydı mesela.. Her biri farklı, her biri öznel yetenekler ve karakter özellikleri edinmemi sağladı. Bazen bocaladım, bazen sadece idare -edebildiğimce- edebildim, bazen kotardım. Ama her biri çok değerli olaylardı. Şimdi anlayabiliyorum. Ya da anlamaya yeni başladım diyeyim. -ki bence bir sonu da yok-

Güzel zamanlar değillerdi hiçbiri, -bana göre- berbatlardı hatta. Ama sonucu yarı yarıya. Beceremediğin ve hayatında yanlış yapıp bunu göremediğin bütün yeteneklerini düzeltmene sebep olan şeyler oluyorlar o "berbat şeyler"..
Her "pişmanım"; bir "iyi ki" oluveriyor yani..



-Biri giderken öyle biri geliveriyor ki mesela..


AMA ;


Tüm bunların genel olarak tek bir büyük götürüsü oluyor; "mükemmel"leştikçe,  mekanikleşiyorsun..
-Ki bence bu bile dönüştürülebilir bir dönem...




Ne hırslıyım artık herhangi bir şeye ya da kimseye, ne öfkeli.
Yaşıyorsak -ölene dek- öğrenicez...
Hayat böyleymişse demek ki.
 
:)

https://www.youtube.com/watch?v=qClNBm-cVZY