10 Mart 2010 Çarşamba

ceviz reçeli


-Buralara kadar geldin,dinlensene biraz..
-Yo,gitmeliyim ben,gelirken söz verdim ufaladığım ekmek kırıntılarına onları ayrı ayrı kuşlar kapmadan toplayıp anneme götüreceğime.
-Annene mi? Neden?
-Köfte istedi canım gelirken.
-Madem toplayacaksın ,ne diye ufaladın ki şapşal!hah!
-Sen hep böyle misindir?
-Ha?
-Böyle misindir diyorum.Bu kadar vurgulu?
-Vurgu?
-Aynı zamanda aptal ve sığsında.
-Sen ne..
-Bak hala sorgulamıyorsun.Yada bana kızmıyorsun.
-Kızmıyor muyum?
-Kızıyor musun ?
-Evet.
-Neden peki?
-Ha?!
-Neden diyorum,kızgınlığının sebebi ne?
-Bi..bilmiyorum.Kafamı karıştırıyorsun,dur.Küstahlığın belki.Evet sanırım bu.
-Hayır.Yine unuttun bak.Asıl sensin en büyük şapşal.
-Neyi?!
-Kızgınlığının sebebini.Saçma.
-Saçma mı?
-Evet.O kadar saçma ki sen bile unutuyorsun,sadece yargılanmamak için saçma sorularına devam ediyorsun.Böylece dinlediğini belli ediceksin,akıllı olduğunu sanıyorsun ya.
-Kes artık!
-Gidiyorum zaten.
-..
-Nereye diye sormuyorsun?
-Neden sorayım?
-Neden sormayasın?Ne yani,ağzından çıkanların hiçbiri değildi de bu soru mu saçma?
-Cevabından emin olmadığım şeyler hakkında sorular sorarım ben çocuk.bilmez misin?
-Neymiş ki cevabı,nereye gidiyorum ben?!
-Çok basit..Hiçbiryere.